|WebBilgisi Forumu|
Would you like to react to this message? Create an account in a few clicks or log in to continue.

|WebBilgisi Forumu|


 
AnasayfaGaleriLatest imagesKayıt OlGiriş yap

 

 Tiyatro Tarihi

Aşağa gitmek 
YazarMesaj
WebBilgisi
Site Sahibi
Site Sahibi
WebBilgisi


Erkek
Mesaj Sayısı : 805
Yaş : 29
Nerden : İstanbul / Tuzla
Ruh Halim : Tiyatro Tarihi Defaul10
Ceza Puanı :
Tiyatro Tarihi Left_bar_bleue0 / 1000 / 100Tiyatro Tarihi Right_bar_bleue

Reklam : </br>

<script language="JavaScript" type="text/javascript">
sid=11891;channel=13009;w=125;h=125;wmid=6455;domain ="webbilgisi.eniyiforum.net";
kategori ="0";
gosterim="F";adsrv=1;arkaplan="99CCFF";
baslik="FF0000";
aciklama="000000";
kenarlik="66CCFF";
jsai="39de171ea185f0fb";</script>
<script language="JavaScript" src="http://adserver1.adtech.com.tr/ppc.js"></script>
Kayıt tarihi : 07/06/08

Tiyatro Tarihi Empty
MesajKonu: Tiyatro Tarihi   Tiyatro Tarihi EmptyPaz Haz. 29 2008, 08:11

TİYATRO

Bir öyküyü, sahne olarak ayrılmış bir yerde, oyuncuların söz ve hareketleriyle canlandırma sanatı.
Tiyatro
sözcüğü Yunanca'da "seyirlik yeri" anlamına gelen theatron'dan
türetilmiş, dilimize İtalyanca'daki teatro sözcüğünden geçmiştir.
Günümüzde modern bir tiyatro binası başlıca üç bölümden oluşur.

- İzleyicilerin oturarak oyunu izlediği oditoryum;
- Oyunun sergilendiği sahne;
- Sahnenin iki kenarında ve arkasında, çeşitli dekor ve gereçlerin bulunduğu sahne arkası yada kulis.

TİYATRONUN KÖKENİ
Tiyatro
da başka sanatlar gibi dinsel törenlerden doğmuş, sonra dinden
bağımsızlaşarak sanatlaşmıştır. Kökeninde, ilkel insanın doğa
olaylarını kendi bedensel hareketleriyle simgesel olarak temsil etme
çabaları yatar. Avrupa'da Üst Paleolitik Çağdan (İ.Ö 40-10 bin yıl
önce) kalma mağara resimlerinde, ellerine ve yüzlerine hayvan postları
geçirmiş insanların ritmik hareketler yaptığı görülmektedir. Bunlar,
maske ve köstüm kullanımının, dolayısıyla tiyatronun ilk örneği
sayılır. Maske, kişinin kendi kimliğinin aşarak başka kimlikleri ve
daha genel varlık biçimlerini temsil etmesinin en etkin yollarından
biridir.

İlkel toplulukların animist inançlarına göre, yinelenen
doğal olayların ruhları, kişilikleri vardı; bu kişiler, sonradan
tapınma nesnelerine, tanrılara dönüştü.

İnsanlar, belli zamanlarda
yapılan törenlerde bu tanrıları temsil eden maskelere bürünerek kendi
yaşamlarını etkileyen doğa olayları üzerinde denetim kurmaya
çalıştılar. Yağmur yağdırmak ya da avda başarılı olmak için yapılan
törenler danslar, Kurallı oyunun ilk örneğiydi. Eski inançların hemen
hepsi görülen "ölme ve yeniden dirilme" teması da, insanlara verdiği
kılık değiştirme ve kişileştirme olanaklarıyla, tiyatronun çıkış
noktalarından biriydi. Mevsimlerin dönüşü, kışın bahara dönüşmesi gibi
yinelenen doğa olayları, eski yılı temsil eden kralın yeni yılın kralın
karşısında yenik düştüğü bir törensel boğuşmayla temsil ediliyordu.

Başlangıçta
canlı insanların kurban edildiği bu boğuşma ve ölümler zamanla
simgeleşti, iki ayrı gücün çatışması da yerini tek bir gücün ölüm ve
yeniden dirilme törenine bıraktı.

Bazı başka kuramlara göre ise
tiyatronun kaynağı şamanist inançlardır. Şamanist törenlerin özelliği,
izleyici ya da katılımcılara, tanrısal gücün simgesi yerine kendisini
göstermesiydi. Bu törenlerde belirli kurallara uygun davranışlarla
kendinden geçen şaman, öte dünya ile bu dünya arasında bir aracı rolü
üstlenmektedir.

Tiyatro, bugün de kökenindeki bu iki eğilimin
izlerini taşır, bu iki eğilim arasındaki gerilimden güç alır: Bir yanda
doğa güçlerini simgesel olarak canlandırma, temsil etme işlevi; öte
yanda, doğaüstü güçlerin görünmesine aracılık etme işlevi.

Doğaya öykünme kuramına göre, tiyatronun en önemli öğesi kılık değiştirmedir.
Sayfa başına dön Aşağa gitmek
http://webbilgisi.eniyiforum.net
WebBilgisi
Site Sahibi
Site Sahibi
WebBilgisi


Erkek
Mesaj Sayısı : 805
Yaş : 29
Nerden : İstanbul / Tuzla
Ruh Halim : Tiyatro Tarihi Defaul10
Ceza Puanı :
Tiyatro Tarihi Left_bar_bleue0 / 1000 / 100Tiyatro Tarihi Right_bar_bleue

Reklam : </br>

<script language="JavaScript" type="text/javascript">
sid=11891;channel=13009;w=125;h=125;wmid=6455;domain ="webbilgisi.eniyiforum.net";
kategori ="0";
gosterim="F";adsrv=1;arkaplan="99CCFF";
baslik="FF0000";
aciklama="000000";
kenarlik="66CCFF";
jsai="39de171ea185f0fb";</script>
<script language="JavaScript" src="http://adserver1.adtech.com.tr/ppc.js"></script>
Kayıt tarihi : 07/06/08

Tiyatro Tarihi Empty
MesajKonu: Geri: Tiyatro Tarihi   Tiyatro Tarihi EmptyPaz Haz. 29 2008, 08:12

ANTİK ÇAĞ

Tiyatro ilk kez IO 6. yüzyılda Yunan toplumunda dinsel
törenden özerkleşerek bir sanat türü haline geldi; dinsel ya da pratik
ölçütlerle değil, estetik ölçütlerle değerlendirilen bir "oyun" a
dönüştü. Yunan toplumunda tiyatronun öncülü, şarap, bereket ve bitkiler
tanrısı Dionysos'u kutsamak için yapılan Bacchanolia şenliklerinde bir
koronun söylediği dithyramboy şarkılarıydı. Koro, bu şarkılarda, farkı
kişilerin konuşmasını canlandırmak için söz ve tavır değişikliğinden
yararlanıyordu. Daha sonra, oyuncu ve oyun yazarı Thespis, koronun
karşısına, farklı kişilikleri farklı maskelerle temsil eden bir oyuncu
koydu. Böylece daha karmaşık konular ele alınabiliyor, farklı anlatım
biçimleri denenebiliyordu. İÖ 534'te Atina'daki ilk tiyatro şenliğinde,
Thespis'in bir tragedyası ödül kazandı. Bu tarihten sonrada tragedyalar
Dionysos şenliklerinin bir parçası olarak gelenekselleşti.
İÖ 5 .
yüzyılın ilk yarısında, Aiskhylos, koroyu 50 kişiden 12 kişiye
indirerek ve ikinci bir oyuncu ekleyerek bugünkü Batı tiyatrosunun da
temelini attı. Artık birden fazla kişi arasında yaşanan bir olayın, bir
ilişkinin, sahnede canlandırılması olanağı doğmuştu. Aiskhylos,
tragedyayı Dionysos cümbüşündeki azgın ve utançsız kökeninden de
kopardı. Tiyatro önemli kişilerin başından geçen önemli olayları
yüceltmiş bir üslupya temsil etme sanatı haline geldi. Efsaneleri,
mitleri ve efsaneleşecek kadar eski olayları işleyen tragedyanın
dinsel, ahlaki ya da siyasi bir mesaj vermesi, toplumu ve evreni bir
bütün olarak temsil etmesi bekleniyordu. Hiyerarşik bir evrendi bu: En
üstte tanrılar katı yer alıyor, altta ölümün, sürgünün ve cezanın yurdu
bulunuyor, bu ikisinin ortasında da oyunun, dramatik eylemin
gerçekleştiği yuvarlık sahneyle temsil edilen insanların dünyası
duruyordu. Tragedya, daha sonra Sophokles ve Euripides tarafından daha
da geliştirildi, gerçekçi gözlem öğeleri katılarak Aiskhylos'taki
soyutluğundan bir ölçüde uzaklaştırıldı.
Komedya ise İÖ 486'dan
başlayarak Atina'da Lenia kış şenliğinde yapılan yarışmalarla yaygınlık
kazandı. Yunanca Komos sözcüğünden türeyen komedya, Dionysosçu
kökenlerine tragedyadan çok daha bağlı kaldı. İÖ 6. yüzyıldan sonra
Yunan egemen sınıfları arasında gözden düştüğü halde köylülerin ve
yoksul halkın yaşamında önemini koruyan soytarılık, hokkabazlık,
herkesin birbiriyle utançsızca çiftleştiği bahar ayinleri gibi avam
öğeler, komedyada önemli yer tutuyordu. Dili de konuşma diline yakındı.
Eski Komedya'nın en büyük temsilcisi Aristophanes'in oyunları, siyasal
ve toplumsal yergicilikleriyle ahlaki bir görev de üstlenmişlerdir.
Euripides'in İÖ 406'da ölümünden ve Atina'nın İÖ 404'te yenilgisinden
sonra tragedya iyice geriledi ve komedya en popüler tür haline geldi.
İÖ 320'den sonra, Büyük İskender döneminde ortaya çıkan Yeni Komedya
eskisinden oldukça farklıydı. Mitolojik öğelerin yerini genç
Atinalıların erotik serüvenleri ve aile yaşamları almış, eski şen,
cümbüşlü ve grotesk üslup da daha gerçekçi ve yumuşak bir anlatıma
dönüşmüştür. Bu dönemden günümüze yalnızca Menandros'tan bazı parçalar
kalmıştır.
Eski Yunan tiyatrosunun önemli bir özelliği
kamusallığıdır. Oyunları ortalama 10 bin ile 20 bin seyirci aynı anda
izleyebiliyordu. Eski Yunan oyunları, Sofokles'in trajedileriyle teknik
yetkinliğe ulaşmıştır. Sofokles oyunlarında dekor kullanan ilk tiyatro
yazarıdır. Aiskhylos, Sofokles ve Euripides konularını mitolojisinden
alan oyunlar yazmıştır. Bu üç yazar, sonradan Aristo'nun Poetika adlı
yapıtında belirlediği kurallara uygun oyunlar yazmışlardır. Bu
kurallardan biri zaman, yer ve eylemde birliktir. Eski Yunan
komedisinin tanınmış yazarlarından Aristofanes, oyunlarında dönemin
siyaset adamlarının ve düşünürlerinin yanlış tutumlarını alaya
almıştır.
Sayfa başına dön Aşağa gitmek
http://webbilgisi.eniyiforum.net
WebBilgisi
Site Sahibi
Site Sahibi
WebBilgisi


Erkek
Mesaj Sayısı : 805
Yaş : 29
Nerden : İstanbul / Tuzla
Ruh Halim : Tiyatro Tarihi Defaul10
Ceza Puanı :
Tiyatro Tarihi Left_bar_bleue0 / 1000 / 100Tiyatro Tarihi Right_bar_bleue

Reklam : </br>

<script language="JavaScript" type="text/javascript">
sid=11891;channel=13009;w=125;h=125;wmid=6455;domain ="webbilgisi.eniyiforum.net";
kategori ="0";
gosterim="F";adsrv=1;arkaplan="99CCFF";
baslik="FF0000";
aciklama="000000";
kenarlik="66CCFF";
jsai="39de171ea185f0fb";</script>
<script language="JavaScript" src="http://adserver1.adtech.com.tr/ppc.js"></script>
Kayıt tarihi : 07/06/08

Tiyatro Tarihi Empty
MesajKonu: Geri: Tiyatro Tarihi   Tiyatro Tarihi EmptyPaz Haz. 29 2008, 08:12

ROMA TİYATROSU

Roma, tiyatroya özgü bir katkı yapmaktan çok
Yunan tiyatrosuna öykünmekle yetinmiştir. Bununla birlikte, Roma
toplumunun estetik bir eşiği aşamayan, ama belli bir canlılığı sürdüren
yöresel bir oyun geleneği vardır. Bunlardan biri, yöresel hasat
şenlikleri ve evlilik törenlerinde hokkabaz-oyuncu- şarkıcıların
söylediği ve belli bir temsil öğesini de barındıran carmina
Fescenninay'dı. Güney İtalya'da doğan ve IO 3. yüzyılda Roma'da
yaygınlaşan bir başka yöresel türde fabula Atellanay'dı. Fars, parodi
ve siyasal taşlama öğelerini içeren bu oyunlar, İtalyan tiyatrosuna
palyaço Maccus ve budala Bucca gibi tipler kazandırdı.
Bir Yunana
oyununu Latinceye çevirerek Yunan tiyatrosunu Roma'ya tanıtan kişi
Yunanlı Livius Andronicus'tur. İlk Romalı oyun yazarı olan Naevius,
fabula palliata adı verilen türün de kurucusudur. İÖ 2. yüzyılda Roma
tiyatrosunun en önemli iki temsilcisi, Plautus ve Terentius, Yunan,
Yeni Komedyası'nı, Roma toplumuna uyarladı. Ama Roma'da tiyatroya
gidenler, özelliklede Terentius'un daha düşünsel içerikli oyunlarını
izleyenler nüfusun sınırlı bir kesimini oluşturuyordu. Roma tiyatrosu,
en baştan beri, Yunan kentlerinden daha büyük bir nüfusun incelmemiş,
zevklerine cevap vermeye yönelikti.
İzleyici çekmeyen oyunlara
ayrılmış ödeneğin şenlik yöneticisince iptal edilebildiği bir ortamda,
oynanan oyunlarda da gösteri öğeleri öne çıktı. Senecan'ın bu gelişmeye
bir tepki olarak yazdığı oyunlar (IS 1.yy) oynanmaktan çok, yüksek
sesle okunmak için yazılmıştır.
Roma döneminde tiyatro sanatı ile
ilgili en önemli eser, Horatius'un Ars Poetika'sıdır. Ars Poetika'da,
tiyatronun eğitici işlevi ve biçimsel düzeni hakkında açıklamalar
yapılmıştır. Roma tiyatrosunun iki büyük komedya yazarı Plautus ve
Terentius, Atina Yeni Komedyasından aldıkları konuları Romalının günlük
yaşantısına, aile ilişkilerine uyarlamışlardır. Amaç, seyirciyi, günlük
ilişkilerini yöneten kurallar korusunda eğitmektir.
Sayfa başına dön Aşağa gitmek
http://webbilgisi.eniyiforum.net
WebBilgisi
Site Sahibi
Site Sahibi
WebBilgisi


Erkek
Mesaj Sayısı : 805
Yaş : 29
Nerden : İstanbul / Tuzla
Ruh Halim : Tiyatro Tarihi Defaul10
Ceza Puanı :
Tiyatro Tarihi Left_bar_bleue0 / 1000 / 100Tiyatro Tarihi Right_bar_bleue

Reklam : </br>

<script language="JavaScript" type="text/javascript">
sid=11891;channel=13009;w=125;h=125;wmid=6455;domain ="webbilgisi.eniyiforum.net";
kategori ="0";
gosterim="F";adsrv=1;arkaplan="99CCFF";
baslik="FF0000";
aciklama="000000";
kenarlik="66CCFF";
jsai="39de171ea185f0fb";</script>
<script language="JavaScript" src="http://adserver1.adtech.com.tr/ppc.js"></script>
Kayıt tarihi : 07/06/08

Tiyatro Tarihi Empty
MesajKonu: Geri: Tiyatro Tarihi   Tiyatro Tarihi EmptyPaz Haz. 29 2008, 08:12

ORTAÇAĞ

Hristiyanlık, geleneğin sürekliliğinin parçalandığı bir
ortamda, kendi tiyatrosunu yoktan var etti, kendi inançlarından yeni
bir tiyatro türetti. Ortaçağ, kilise tiyatrosunun yanı sıra
akrobatların, soytarıların, hokkabazların tek kişilik yada grup halinde
yaptığı gösterilerde hem halk arasında hem de saraylarda ilgi
görüyordu. Ama tiyatroyu yeniden kurallı bir oyuna, yani sanata
dönüştüren, oyunun yazılı öğesini vurgulayan kilise oldu. Bunun ilk
örnekleri, Kitabı Mukaddes'ten belli bölümlerin sahne etkileri de
gözetilerek seslendirilmesiydi. Bu seslendirme daha sonra 10. yüzyılda
oyuncular ve diyaloglarla gerçek bir canlandırmaya dönüştü. 13.
yüzyıldan sonrada manastırların dışına yayıldı; artık kent yönetimleri
de yapım giderlerini üstleniyordu. Dinsel tiyatronun manastır dışında
gelişen birbirine bağlı bir dizi kısa oyunlardan oluşan dizilerdi ve
2-3 gün boyunca oynanıyordu. Gizem oyunlarının sahnelenmesini de
loncalar gibi özel kentsel örgütler üstlenmiştir. Her lonca, kendi
zaanatıyla ilişkili olan bir oyunun giderlerini karşılıyordu.
Başlangıçta, oyunlar, "ev" adı verilen süslenmiş tahta platformlar
üzerinde oynanıyordu. İtalya'da bir alanın ortasında oturan seyirciler,
alanın çevresine yerleştirilmiş platformlar üzerinde oynanan oyunu
izliyordu. İngiltere'de ise oyunlar araba gibi çekilen pagent adı
verilen tekerlekli sahnelerde oynanıyordu. Gizem oyunları başlangıçta
Latince diyaloglardan oluşurken, sonradan yerel diller yaygınlaştı. Bu
da oyunların halk geleneğinden ve mizahi öğelerden yana zenginleşmesini
sağladı. Dinsel tiyatronun öteki iki türünden biri mucize oyunları,
öbürü ise ibret oyunlarıdır. İbret oyunları ilk kez İngiltere'de ortaya
çıkmıştır.
Ortaçağ tiyatro düşüncesi yeni bir görüş üretmemiş,
türlerin ayrımı, ahlak eğitimi gibi antik dönem kuramcılarının
düşüncelerini yinelemiş, tragedyada yıkımın yazgı olduğunu
vurgulamıştır. Tiyatro düşüncesinin gelişmemiş olmasının nedeni,
ortaçağda tiyatronun yasaklanması, din adamlarının tiyatronun zararları
üzerinde bildiriler yayımlamış olmalarıdır.
Sayfa başına dön Aşağa gitmek
http://webbilgisi.eniyiforum.net
WebBilgisi
Site Sahibi
Site Sahibi
WebBilgisi


Erkek
Mesaj Sayısı : 805
Yaş : 29
Nerden : İstanbul / Tuzla
Ruh Halim : Tiyatro Tarihi Defaul10
Ceza Puanı :
Tiyatro Tarihi Left_bar_bleue0 / 1000 / 100Tiyatro Tarihi Right_bar_bleue

Reklam : </br>

<script language="JavaScript" type="text/javascript">
sid=11891;channel=13009;w=125;h=125;wmid=6455;domain ="webbilgisi.eniyiforum.net";
kategori ="0";
gosterim="F";adsrv=1;arkaplan="99CCFF";
baslik="FF0000";
aciklama="000000";
kenarlik="66CCFF";
jsai="39de171ea185f0fb";</script>
<script language="JavaScript" src="http://adserver1.adtech.com.tr/ppc.js"></script>
Kayıt tarihi : 07/06/08

Tiyatro Tarihi Empty
MesajKonu: Geri: Tiyatro Tarihi   Tiyatro Tarihi EmptyPaz Haz. 29 2008, 08:12

RÖNESANS

Rönesans tiyatrosu İtalya'da başladı, ama en önemli
ürünlerini Rönesans'ı geç yaşayan İngiltere gibi ülkeler verdi. 15.
yüzyılda İtalya'da Plautus, Terentius ve Seneca'nın oyunları yeniden
okunmaya başlamıştır. Yüzyılın sonuna doğru bu yazarların oyunları önce
Roma, sonra Ferrara'da sahnelenmiştir. İtalyan Rönesans tiyatrosu,
mimarlık açısından da klasik tiyatroya öykünüyordu. 1414'te, Romalı
mimar Vitruvius'un Mimarlık Üzerine adlı kitabı keşfedildi ve Avrupa
dillerine çevrildi. Bu yapıta dayanılarak İtalya'da Roma tiyatroları
inşa edilmeye başladı. Bu çalışmaların ürünü olan Venedikli mimar
Andrea Palladio'nun tasarlayıp 1585'te Vincenzo Scamozzi'nin
tamamladığı Vicenzo'da ki Olimpico Tiyatrosu, Avrupa'nın günümüze
ulaşan en eski kapalı tiyatrosudur. Scamozzi, geri plandaki kemerlerin
arkasına, sokak sahnelerini gösteren üç boyutlu perspektif panoları
yerleştirmişti. Rönesans tiyatrosunun en özgün yönlerinden bir de
perspektife verdiği önemdir.
Rönesans döneminin başında İtalyan
tiyatrosu fazla kuralcı bir yola sapmış, klasik ölçülere ve
Aristoteles'in zaman, mekan ve eylem birliği ölçütüne bağlı kalma adına
uzun bir süre cansız ürünler vermiştir. Gene de Plautus'un açık saçık
komedyaları, bu dönemde, Aristo ve Ruzzante gibi iki önemli yazara esin
kaynağı oldu. İtalyan tiyatrosuna ulusal bir dil ve yerel karakterler
kazandıran bu iki yazardan sonra, İtalyan'ın dünya tiyatrosuna en
önemli katkısı olan Commedia dell'arte doğdu. Canlı bir halk tiyatrosu
geleneğine dayanan ve farklı öğeleri bütünleştiren Commedia dell'arte
edebi bir metne değil, doğaçlama oyunculuğuna dayanan bir tiyatro
türüydü. Kökenleri ortaçağ cambazlığına, mime ve fabula Atellana'ya
değin götürülebilecek olan Commedia dell'arte'nin yeniliği, topluluk
oyununa dayanmasıydı. Sürekli bir arada çalışan ve çok uzun bir süre
aynı rolü oynayan oyuncular, daha öncesi eşi görülmemiş bir virtüözlük
düzeyine ulaşabiliyordu. Oyunlarda senaryo vardı, ama her oyuncu
diyalogun kendine düşen bölümünü zaman içinde istediği gibi
geliştirebiliyordu. Venedikli pinti tüccar Pantalone gibi bütün
tiyatroya mal olacak tipleri Commedia dell'arte yarattı. Profesyonel
kadın oyuncu kullanan ilk tiyatroda Commedia dell'arte'ydi.
İtalyan
tiyatrosu 16. yüzyılda sahneyi edebiyattan arındırırken, İspanya da tam
tersini yaptı; tiyatroyu yeniden edebileştirdi, en önemli edebiyat
ürünlerini tiyatro alanında verdi. İspanya Reform hareketinden
etkilenmediği için, eski dinsel tiyatro, auto sacramental (ayin oyunu)
adıyla devam etti. Bu tek perdelik oyunlar, öteki ülkelerde dinsel
tiyatroyu gülünçleştiren öğelerden arındırıldığı için, İspanya'nın en
iyi şairleri de bu alanda yeteneklerini denemekten çekinmediler.
Ülkenin ilk sabit tiyatroları da, İspanyol edebiyatının Altın çağ
olarak anılan bu dönemde yapıldı. İspanyol tiyatrosu, kendini
klasikçiliğin kurallarıyla sınırlamamasıyla İtalyan tiyatrosundan
farklıydı. Duyguya, lirizme, tutkulu eylemlere yer veriyordu. En önemli
yazarları, orta sınıf törelerini ve entrikalarını konu alan özgün bir
İspanyol türü olan perdelerin ve kılıç oyunu tarzında binden çok yapıt
yazmış olan Lope de Vega ile İspanyol barok üslubunun en tipik
temsilcisi olan Calderon'dur.
İtalyan Rönesansı'nın etkisi
İngiltere'de daha geç ve daha zayıf hissedildi. Bu yüzden, Elizabeth
dönemi (1558- 1603) yalnızca tiyatroda değil, genel olarak edebiyatta
özgün İngiliz geleneğinde kurulduğu yıllar oldu. Aslında bu dönemde
İngiliz tiyatrosu karşıt etkilere açık durumdaydı: Bir yandan Protestan
kilisesinin nüfuzunu kırmak için Corpus Christi Yortusu'nu kutlamak
yasaklanmış, bu da gizem ve ibret oyunlarının gerilemesine yol
açmıştır. Öte yandan , saray tiyatroyu İngiliz ulusak kimliğini
pekiştirmek içinde kullanmak istiyordu. Bütün bunlara karşı,
Avrupa'daki düşünsel, ahlaki ve dinsel çatışmaların özgürleştirici
etkisi de 16. yüzyılın sonuna doğru şiddetlendi. Bunun sonucunda ortaya
tiyatro da bu gerilimli, yeniliklere açık ruh halini yansıtıyordu.
İngiliz tiyatrosu, kendi özgün ortaçağ geleneğinden aldığı mirası kara
Avrupa'sının daha incelmiş buluşlarıyla kaynaştırarak, saray
tiyatrosunun sınırlarını aşan, toplumun her kesimine seslenebilen bir
sanat türü yarattı.
Marlovu'un, Shakespeare'nin, Beaumant ve
Fletcher'in oyunlarını herkes izleyebiliyordu. İngiltere'de de ilk
tiyatrolar, 1576'dan başlayarak Elizabeth döneminde kuruldu. Bu ilk
tiyatrolar, daha önce oyunların sahnelendiği han avlularının biraz daha
geliştirilmiş biçimiydi; seyirciler, üstü açık bir yapı içinde,
yükseltilmiş bir tahta platformdan oluşan sahnenin üç yanında bulunan
sıralarda oturuyordu. İzleyicilerle oyuncular arasındaki alış veriş,
İtalyan tiyatrosundan daha fazlaydı. Buna karşılık biletler de daha
ucuzdu. 1590'larda her tiyatro soylu bir kişinin desteğiyle
işletiliyordu. İtalyan tiyatrosundan bir farkı da, kadın oyuncuların
olmamasıdır. Kadın rollerini çoğu zaman erkek oyuncular üstleniyordu.
Elizabeth'ten sonra gelen James döneminde (1603-25), tiyatro içerik
olarak klasikçiliğe daha çok yaklaşırken, konu zenginliğini ve ufuk
genişliğini de yitirmeye başladı. Bu dönemde, Ben Janson, John Ford,
John Webster ve John Lyly gibi yazarlar zaman, mekan ve eylem birliği
kurallarına önem verirken, trajedi ve komediyi de birbirinden daha
kesin çizgilerle ayırdılar. 17. yüzyılın ortalarına doğru İngiliz
tiyatrosu, maske ve dekor gibi görsel öğelere daha çok yer vermeye
başlamıştı. 1642'deki burjuva devriminden sonra tiyatrolar kapatıldı ve
sahne sanatı çok uzun bir süre eski canlılığına kavuşamadı.
Fransa'da
düzenli tiyatro toplulukları 16. yüzyılda yaygınlaşmıştır. Bunların
repertuvarında, ibret ve mucize oyunları kadar, kaba bürlesk ve
parodiler de yer alıyordu. Ama Fransa'nın öbür Avrupa ülkeleri gibi
özgün bir yerel tiyatro geleneği yoktu. Bu yüzden İtalyan Rönesansı'nın
etkisini kolayca benimsedi. 17. yüzyılda ülkenin güçlü bir merkezi
yönetim altında birleşmesini sağlayan Başbakan Kardinal Richeliu, en
gelişmiş sahne teknolojisini içeren bir tiyatro binası yaptırdı.
Richeliu, trajedi ile komedinin birbirinden ayrılması, tiyatrodan
traji-komik öğelerin atılması içinde çalıştı. Ama dönemin üç önemli
yazarından biri olan Corneille'in Le Cid'i Kardinalin yerleştirmeye
çalıştığı klasik birlik kurallarını hiçe sayan bir trajikomediydi.
Corneille'in rakibi Racine ise klasikçi kuralların içinde kalarak
trajediye romantik bir ton kazandırdı. Konularını Yunan-Roma
mitolojisinden ve tarihten alan bu iki yazara karşılık Moliere, Fransız
toplumunun gündelik yaşamından aldığı tiplerle kendi çağını aşan bir
modern komedi anlayışının kurucusu oldu. Üstelik, dönemin en sevilen
oyun yazarıydı.
17. yüzyılda Avrupa'nın başka ülkelerinde de
ulusal tiyatrolar kuruldu. Ama, bunların çoğu, sınırlı bir izleyici
kesimine seslenebilen saray tiyatroları olarak kalacaktı. Opera ve
balede gene aynı dönemde, soylu sınıfın seyirlik sanatları olarak
gelişmişti.17. yüzyılın ikinci yarısında, İngiliz Restorasyon dönemi
(1660-85) tiyatrosu Elizabeth dönemine geri dönmek istediyse de,
İngiliz aristokrasisinin soğuk mizah anlayışını yansıtan bir töre
komedisinden öteye gidemedi. Restorasyon tiyatrosunun en başarılı
örneği sayılan William Congreve'in The Way of the World'ü (Dünyanın
Hali) bile günümüzde sahnelenmektedir. İtalyan tiyatrosunun en önemli
yazarı 18. yüzyılın ortasında bir çok komedi kaleme alan Carlo
Goldoni'dir.

ORTA SINIF TİYATROSUNUN DOĞUŞU

18.
yüzyılın Avrupa tiyatrosuna getirdiği en büyük yenilik, yükselmeye
başlayan orta sınıf için üretilen burjuva oyunlarıydı. Bu türün
öncülüğünü Fransa'da Diderot, Almanya'da da Lessing yaptı. Orta sınıf
tiyatrosu, ahlakçılığıyla Rönesans öncesi dinsel tiyatroyu andırıyor,
ama konularını aile yaşamından alması ve duygusallığı ile daha modern
bir ruh halini yansıtıyordu. İngiltere'de Georg Lillo, The London
Merchant:or, the History op George Barnwell (1731; Londralı Tüccar yada
George Barnwell'in öyküsü) adlı yapıtında orta sınıftan kişilere yer
vererek bir orta sınıf trajedisi yaratmayı denemiş, İtalya'da da
Vittorio Alfieri oyunlarında eski Yunan öykülerinin içini güncel orta
sınıf tutkularıyla doldurmuştu. Bu dönemde, klasik trajedi ve komedi,
varlıklarını daha çok operada sürdürdüler. John Gay'in The Beggar's
Opera'sı (1728; Dilenci Operası) popülerliğini daha sonra da koruyan
bir şarkılı komediydi.
Komedi, 18. yüzyılın en başarılı tiyatro
yapıtlarının verildiği türdür. İngiltere'de Richard Steele'in, Nivelle
de La Chausee'nin acıklı komedileri bugün de bulvar tiyatrolarınca
sürdürülen bir türün ilk örnekleriydi. Buna karşılık, Oliver Goldsmith
ve Richard Sheridan, Elizabeth dönemi ve sonrasının töre komedisini
geliştiridiler. Eski canlılığı yitiren commedia dell'arte geleneği ise
Fransa'da Marivaux, İtalya'da da Goldoni ve Gozzi'nin oyunlarıyla daha
edebi ve düşünsel bir yaşama kavuştu. 18. yüzyıldan günümüze kalan en
popüler komediler, Fransız oyun yazarı Beaumarchais'nin Le Barber de
Seville'i (1775; Sevil Berberi, 1944) ile Le Mariage de Figaro'sudur.
Sayfa başına dön Aşağa gitmek
http://webbilgisi.eniyiforum.net
WebBilgisi
Site Sahibi
Site Sahibi
WebBilgisi


Erkek
Mesaj Sayısı : 805
Yaş : 29
Nerden : İstanbul / Tuzla
Ruh Halim : Tiyatro Tarihi Defaul10
Ceza Puanı :
Tiyatro Tarihi Left_bar_bleue0 / 1000 / 100Tiyatro Tarihi Right_bar_bleue

Reklam : </br>

<script language="JavaScript" type="text/javascript">
sid=11891;channel=13009;w=125;h=125;wmid=6455;domain ="webbilgisi.eniyiforum.net";
kategori ="0";
gosterim="F";adsrv=1;arkaplan="99CCFF";
baslik="FF0000";
aciklama="000000";
kenarlik="66CCFF";
jsai="39de171ea185f0fb";</script>
<script language="JavaScript" src="http://adserver1.adtech.com.tr/ppc.js"></script>
Kayıt tarihi : 07/06/08

Tiyatro Tarihi Empty
MesajKonu: Geri: Tiyatro Tarihi   Tiyatro Tarihi EmptyPaz Haz. 29 2008, 08:13

19. YÜZYIL VE ROMANTİZM

19. Yüzyıl romantizm çağıydı.
Romantizmin başarılı olduğu edebiyat türü ise tiyatro değil, şiirdi.
Bununla birlikte, Almanya'da daha 18. yüzyılın sonlarından başlayarak
oldukça iddialı bir romantik tiyatro ortaya çıktı. Yeni tarzın en
başarılı değilse bile en sevilen örneklerini Friedrich Schiller verdi.
Goethe de başlangıçta bu akım içinde yer almış ve ilk oyunu Götz von
Berlichingen (1773; Demir Elli Şövalye von Berlichingen, 1933) ile
coşkunluk akımının, yeni ruh halini yansıtan en güçlü belgelerden
birini ortaya koymuştu. Kleist'in Prinz Fiedrich von Homburg'u da Alman
romantik tiyatrosunun tipik ürünlerinden biriydi. Romantizm, tiyatroda
güncel konuların, orta sınıf yaşamına özgü konuların yerini tarihin
almasına yol açtı. Fransa'da Hugo'nun Hermani'si ve Alfred de
Musset'nin bazı oyunları, bu tarihsel duyarlığı yansıtıyordu.
Almanya'da yüzyılın ikinci yarısında Wagner'in bütün sanatları
birleştirmeyi amaçlayan müzik dramları da tarihselciliğin atavizme
doğru gerileme eğilimini temsil eder. Gerek Hugo'nun, gerekse Wagner'in
yapıtlarında, sahnelemeyi son derece güçleştiren bir "insanüstü
hacimler yaratma" tutkusu görülür.
19. yüzyılda tiyatroda daha
hafif tarzlar da ortaya çıktı. Bürlesk, burletta (şarkılı fars) ve
vodvil bu dönemin en yaygın türleriydi. Eugene Scribe karakter
gelişiminden çok entrikaya uyarak yazdığı için "iyi kurulu oyun" olarak
adlandırılan 400'e yakın yapıtıyla Paris sahnelerinde geniş bir seyirci
kalabalığı toplayabildi. Eugene-Marin Labiche aynı yöntemi fars türüne
uyguladı, Scribe'in bir başka öğrencisi Victorien Sardou da oyunlarının
yüzeyselliğine karşın ünlü oyuncu Sarah Bernhardt'ın oyunculuğundan
yararlanabildi.
19. yüzyılda tiyatro sanatını sürdürenler
yazarlardan çok, oyuncu-yönetmenlerdi. Bernhardt'ın yanı sıra, Charles
Kean ve "sir" unvanını alan ilk oyuncu olan Henry Irving gibi
oyuncular, yalnızca sıradan oyunlara değil, Shakespeare ve Racine'in
yapıtlarına kendi damgalarını basarak bir yorum olduğunu kanıtladılar.
19.
yüzyıl sonunda tiyatroda yeniden daha "ciddi" eğilimler ortaya çıktı.
Norveç'te Ibsen'in, İsveç'te Strindberg'in, Rusya'da Çehov'un
oyunlarıyla tiyatro edebi değerini yeniden kazandı. Her üç yazar da
edebiyata gerçeklik akımının içinde başlayıp daha sonra simgecilik,
izlenimcilik ve dışavurumculuk gibi modernist akımların ilk örnekleri
sayılan yapıtlar verdiler. Gene aynı dönemde Almanya'da Gerhart
Hauptmann ile Rusya'da Maksim Gorki, kapitalizmin insan yaşamında yol
açtığı yıkımı gösteren oyunlarıyla tiyatroda doğalcılığın başlıca
temsilcisi oldular.
Varoluşun karanlık yüzüne işaret eden bu tür
oyunlar kolayca seyirci çekmediği için, 19. yüzyılda Fransa, Almanya ve
İngiltere'de, gişe hasılatını gözetmeyen bir "bağımsız tiyatro"
hareketi doğdu. 1887'de Fransa'da Andre Antoine'ın kurduğu
Theatre-Libret (Özgür Tiyatro), Almanya'da Otto Brahm'ın Frei Bühne'si
(Özgür Sahne) ve İngiltere'de Jacob Grein'ın Independent Theatre Club'ı
(Bağımsız Tiyatro Kulübü) başta Ibsen olmak üzere, Hauptmann,
Strindberg, Lev Tolstoy ve George Bernard Shaw gibi eleştirel ve
karamsar yazarların oyunlarını sahnelemeyi üstlendi.
Tiyatroda
doğalcılığın bir başka önemli ürünü de Rusya'da 1898'di kurulan Moskova
Sanat Tiyatrosu'ydu. Çehov'un oyunlarını sahnelemesiyle ünlenen bu
tiyatronun kurucusu Konstantin Stanislavski, son derece ayrıntılı ve
planlı bir hazırlığa ve uzun prova süresine dayalı yönetim anlayışıyla
tiyatroda "gerçeklik yanılsamasını" kusursuzlaştırdı.
Sayfa başına dön Aşağa gitmek
http://webbilgisi.eniyiforum.net
WebBilgisi
Site Sahibi
Site Sahibi
WebBilgisi


Erkek
Mesaj Sayısı : 805
Yaş : 29
Nerden : İstanbul / Tuzla
Ruh Halim : Tiyatro Tarihi Defaul10
Ceza Puanı :
Tiyatro Tarihi Left_bar_bleue0 / 1000 / 100Tiyatro Tarihi Right_bar_bleue

Reklam : </br>

<script language="JavaScript" type="text/javascript">
sid=11891;channel=13009;w=125;h=125;wmid=6455;domain ="webbilgisi.eniyiforum.net";
kategori ="0";
gosterim="F";adsrv=1;arkaplan="99CCFF";
baslik="FF0000";
aciklama="000000";
kenarlik="66CCFF";
jsai="39de171ea185f0fb";</script>
<script language="JavaScript" src="http://adserver1.adtech.com.tr/ppc.js"></script>
Kayıt tarihi : 07/06/08

Tiyatro Tarihi Empty
MesajKonu: Geri: Tiyatro Tarihi   Tiyatro Tarihi EmptyPaz Haz. 29 2008, 08:13

ÇAĞDAŞ TİYATRO

Batı tiyatrosu bugün de genel olarak
Stanislavski'nin sahne düzeni ve oyunculuk anlayışına dayalı bir
gerçekciliği sürdürmekle birlikte, 20. yüzyılın ilk yarısında
dışavurumculuk, gelecekçilik ve Bertolt Brecht'in epik tiyatrosu gibi
gerçekçilik karşıtı akımlar da etkili oldu. Bu akımların hepsi farklı
amaçlar ve yöntemlerle de olsa, sanatın gerçeği yansıttığı düşüncesine
karşı çıktılar; doğallık yanılsamasını kırarak sanatın doğal değil
yapılmış bir şey olduğunu savundular. Geliştirdikleri deneysel
teknikler tiyatroyu bir vakit geçirme ve eğlenme aracı olmaktan
çıkardığı için de çoğu zaman seyirci çekemedi, hatta skandallara yol
açtı. Bu yeni akımların bir başka özelliği de, oyun yazarları kadar
sahne tasarımcıları ve yönetmenlerin de öne çıkması, kuramcı kimliğini
kazanmalarıydı. Deneysel tiyatro üzerinde etkili olmuş kuramcıların
başında, İsveçli tasarımcı Adolphe Appia gelir. Appia, sahnenin bir
gerçeklik atmosferi veren "sahici" dekor öğeleriyle doldurulmasına
karşı çıkıyor, bunun yerine yapıtın "ruhunu" ortaya koyacak yalın bir
sahne düzeni öneriyordu. Doğalcı ayrıntıların yerine, dikkati oyuncunun
jestleri üzerinde toplayacak ve dramatik gerilimi çıplak bir biçimde
dışa vuracak basit bir dekor gerekliydi. Appia'nın dışavurumcu görüş
leri, İngiliz yönetmen Gordon Craig tarafından daha da geliştirildi.
Craig, sahnede soyutlamayı uç noktasına götürdü; duygusal ve görsel
değil, tinsel ya da zihinsel bir etki yaratmak için son derece öznel
bir ışıklandırma yöntemi yarattı. Tek bir gotik sütunun, sahneye bir
kilise havası vermekte ayrıntılı bir mukavva kilise dekorundan çok daha
etkili olacağını düşünüyordu. Craig'e göre, tiyatro ve oyunculuk
simgesel düzeni bozmamalıydı. Craig ve Appia'nın görüşleri, çok geniş
bir uygulama alanı bulamadı. Yalnızca Avusturyalı yönetmen Max
Reinhardt, Craig'in soyutlamaya dayalı dışavurum anlatımıyla canlı ve
renkli bir oyun anlayışı arasında bir uzlaşma noktası yakalayabildi.
Rusya'da
da 1917 Devrimi'nden sonra, kısa bir süre için, Stanislavski'nin
doğalcı anlatımına karşı olan deneysel anlayışlar tiyatroya egemen
oldu. Bu dönemde en etkili yönetmen, daha önce Stanislavski'nin yanında
oyunculuk yapan Vsevolod Meyerhold'du. Craig'in izinden giden
Meyerhold, dekorda soyutluğu daha işlevselci bir yöne çekti.
Biyomekanik oyunculuk adını verdiği yöntemle oyuncuların özel
kişiliklerini silmeye ve oynuculuğu bir dizi kimliksiz fiziksel
harekete indirgemeye çalıştı. Sahnenin doğal bir ortam değil, tiyatro
amacıyla kurulmuş yapma bir düzen olduğunu açıkça belirtmek için, vida
ve çivileri gizlenmemiş dekor öğeleri kullandı. 1918'de, ilk Sovyet
oyunu olan, gelecekçi şair Mayakovski'nin Misteriya-buff'uru (Kutsal
Güldürü) sahneleyen de Meyerhold'du. Gelecekçilik, Rusya'dakinin tam
karşıtı bir siyasal görüşü savunmakla birlikte, İtalya'da da ektiliydi.
İtalyan gelecekçileri, makine çağının hızını, şiddetini, mekanikliğini
kutsayan ve seyirciyle oyun arasındaki görünmez duvarı yıkmaya yönelen
kışkırtıcı gösteriler düzenlediler. 1921'de Bağımsız Deneysel
Tiyatro'yu kuran Anton Giulio Bragaglia deneysellikle izlenebilirlik
arasında bir denge oluşturmaya çalıştı.
Modernizmin Almanya'daki
biçimi, dışavurumculuktu. Bu akım ilk örneklerini Strindberg'in son
oyunlarında, Frank Wedekind'in sahne ve kabare için yazdığı ve
bestelediği şarkılı oyunlarda vermişti. Dışavurumculuk, hem bireyin
kendi ruhsal potansiyelini topluma karşı gerçekleştirmesini önerdiği,
hem de bunun olanaksız olduğunu söylediği için, sahnede gerilimi,
çatışmayı ifade eden öğelere önem veriyordu. Sanatın gösterdiği
gerçeklik, dış dünyanın değişmez yüzü değil, insanın gerilen ve
kaynaşan iç dünyasıydı. Bu akımın daha siyasal bir kolu da vardı; 1918
ayaklanmasına aktif olarak katılan sosyalist şair Ernst Toller'in Die
Maschinenstürmer (1922; Makine Kırıcıları) bu eğilimin en tipik
örneğiydi. Dışavurumcu tiyatro, yazarlardan çok, yönetmenlerle etkili
oldu. Daha sonra Brecht'le birlikte epik tiyatro deneyine katılan Erwin
Piscator, 1920'lerde, makineleri hem birer dekor öğesi hem de sahne
teknolojisi olarak kullandığı oyunlarda, insanın artık yaşamadığını,
ama mekanik dünyanın bir tür insani (daha doğrusu, şeytani) canlılık
kazandığını gösterebilmişti.
Fransa'da ise deneysel tiyatro fazla
gelişmedi. Bunun bir nedeni, modernizmin Fransa'ya özgü biçimi olan
gerçeküstücülüğün tiyatroya fazla önem vermemesi ve sanatını da zaten
seyirlik bir gösteri biçiminde gerçekleştirmesiydi. Öte yandan, yeni
akımlardan etkilenen oyun yazarları ve yönetmenler de, Almanya ve
Rusya'da olduğu gibi oyunculuk sanatını sarsmaya çalışmıyorlar, tam
tersine oyuncuyu öne çıkaran eski commedia dell'arte geleneğini
sürdürüyorlardı. Fransa'da, 20. yüzyılın ilk yarısında Georges
Feydeau'nun bulvar komedileri popülerdi. Buna karşılık, Jacques Copeau,
Louis Jouvet, Charles Dullin ve Georges Pitoeff gibi yönetmenler,
seyircisiz kalma noktasına düşmeden, tiyatronun da bir sanat olduğu
iddiasını elden bırakmadılar. Özellikle Pitoeuff, Almanya'dakine koşut
bir biçimde, dikkati oyunun düşünsel içeriği üzerinde toplamak amacıyla
dekor ve oyunculuğu süsleme öğelerinden arındırdı.
İngiliz
tiyatrosu, kara Avrupa'sındaki deneylerden uzak durdu. Yüzyıl başında,
Bernard Shaw'un sahneyi bir felsefi ve siyasal tartışma arenasına
dönüştüren oyunları ilgi çekiyordu. Granville-Barker da Shakespeare
oyunlarını sadeleştirdi, geleneksel yorumlardaki tumturaklı ve ağır
havayı eledi. Amerikan tiyatrosu bu dönemde aslında bir eğlence
endüstrisi durumundaydı; gene de ülkenin ilk önemli oyun yazarı olan
Eugene O'Neill'in yapıtları 1920'lerde sahnelenmeye başladı. İrlanda'da
da J. M. Synge ve Seah O'Casey'in oyunları, yüzyıl başlarındaki
toplumsal ve ruhsal çalkantıyı yansıtıyordu.
20. tiyatrosunun en
etkili adı, hiç kuşkusuz Bertolt Brecht'ti. Brecht'in epik tiyatro
anlayışı ve ADC'de 1949'da kurduğu Berliner Ensemble, John Arden ve
Edward Bond gibi İngiliz yönetmenleri de etkiledi. Tiyatroda
yanılsamaya ve edebi anlatıma karşı tepkinin bir ifadesi de belgesel
tiyatro ya da olgu tiyatrosu adı verilen anlayıştı. Burada, yaşanmış
bir olay fazlaca değiştirilmeden ve belgelerle desteklenerek sahneye
konuyordu. Peter Weiss'ın Ermittlung'u (1965; Soruşturma, 1971) bu
tarzın en başarılı örneğiydi. 1980'lerde de İskoçya'da John McGrath'ın
7:84 adlı topluluğu bu anlayışı sürdürmektedir.
20. yüzyıl
tiyatrosundaki bir başka önemli eğilim de , insanla dünya arasındaki
uyumsuzluğu hem insanın, hem de dünyanın anlamının silindiği noktaya
kadar götüren uyumsuzluk tiyatrosuydu. Beckett'in sıkıntılı ve hüzünlü
kuklalara dönüşmüş insanların dünyasını anlatan tiyatrosu, Arthur
Adamov ve Eugene Ionesco'nun daha fantastik denemeleri, İngiltere'de
Harold Pinter'ın oyunları, eleştirmenlerce bu akım içinde
değerlendirilir. Tarzın kökenleri, Fransız yazarı Alfred Jarry'nin 15
yaşındayen yazdığı kukla oyunu Ubu roi'ya (1896; Übü, 1963) değin
götürülebilir.
Uyumsuzluk tiyatrosu sahnedeki bütün görsel ve
duyusal öğeleri en aza indirmişti. Buna karşılık, Antonin Artaud'nun
vahşet tiyatrosu bu duyusal etkileri insanların bastırılmış güdülerini
ayaklandırmak için kullanır. Bazı eleştirmenlerce uyumsuzluk tiyatrosu
içinde değerlendirilen Jean Genet ve Fernando Arrabal'ın oyunları da
kamçılayıcı gerginlikleriyle Artaud çizgisine daha yakındır. 1960'ladan
sonra İngiltere ve ABD'de de seyirciyle oyuncu arasındaki mesafeyi
kaldırmaya, tiyatronun dokunulmazlığını parçalamaya yönelen "alternatif
tiyatro" hareketleri yaygınlaştı. Bunların en etkilileri, ABD'de Julian
Beck ve Judith Malina'nın Living Theatre'ı (Yaşayan Tiyatro) ile
İngiltere'de epik tiyatro uygulamasını sürdüren George Devine'in
İngiliz Sahne Topluluğuy'du. Arnold Wesker, John Osborne ve John Arden
gibi yeni oyun yazarlarının yapıtları Devine'in tiyatrosunda
sahnelendi. Deneysel tiyatronun Avrupa'daki öncülerinden biri ise,
seyircinin oyuna katılmasını savunarak hem Avrupa, hem de ABD'deki
deneysel tiyatro topluluklarını etkileyen Polonyalı yönetmen Jerzy
Grotowski'ydi.
II. Dünya Savaşı'ndan sonra İngiltere'de Laurence
Olivier ve John Gielgud gibi Shakespeare yorumcuları, geleneksel
tiyatroyu sürdürerek yeni bir klasik oyuncu kuşağının yetişmesini
sağladılar. 1961'de Kraliyet Shakespeare Topluluğu'nu kuran Peter Book
da, deneycilikle seyirci zevkini uzlaştırabilmiş yönetmenlerden
biridir. Aynı dönemde Fransa'nın önemli yönetmenleri arasında,
yönetmenin yaratıcılığına ağırlık veren tümel tiyatro anlayışını
geliştiren oyuncu ve yönetmen Jean Vilar'ı anmak gerekir. Almanca
konuşan ülkelerde ise 1960'lar ve sonrasında Max Frisch, Friedrich
Dürrenmatt, Peter Weiss ve Peter Handke gibi yazarlar karamsar bir
dünya görüşünü ilerici bir siyaset anlayışıyla birleştirmeye çalıştılar.
Sayfa başına dön Aşağa gitmek
http://webbilgisi.eniyiforum.net
 
Tiyatro Tarihi
Sayfa başına dön 
1 sayfadaki 1 sayfası

Bu forumun müsaadesi var:Bu forumdaki mesajlara cevap veremezsiniz
|WebBilgisi Forumu| :: .·´¯`·-> GENEL KÜLTÜR & SANAT :: Sanatsal Konularımız :: Tiyatro-
Buraya geçin: